top of page
result_img_2023_03_25_00_26_47_edited_edited_edited.jpg

TEMEL HUKUK BÜROSU

Çözüm odaklı şeffaf avukatlık

2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. ve 121. Maddeleri Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Emrecan TEMEL
    Av. Emrecan TEMEL
  • 4 Eyl
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Eyl

Siyasi parti kongrelerine ilişkin açılacak davalarda asliye hukuk mahkemelerinin görevli olup olmayacağı tartışılmaktadır. Basında, mutlak butlan ile batıl olma iddiasının asliye hukuk mahkemelerince denetlenebileceği yönünde görüşler dile getirilmiş, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinin CHP İstanbul İl Teşkilatı hakkında verdiği karar ise tartışmaları alevlendirmiştir.


2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesinin ilk fıkrasında, siyasi partilerin genel merkez, il ve ilçe organları seçimleri ile il kongresi ve büyük kongre delegelerinin seçimlerinin yargı gözetimi altında yapılacağı hüküm altına alınmıştır.


Maddenin devamındaki fıkralarda, seçime katılacakları belirleyen listeye yapılacak itirazların hâkim tarafından inceleneceği ve en geç iki gün içinde kesin olarak karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Ayrıca kongrelerde yapılacak seçimlerin ilgili seçim kurulunun gözetimi ve denetiminde yapılacağı da emredici bir hüküm olarak belirtilmiştir.


Onuncu fıkra uyarınca; seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar, hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Hâkim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırılık tespit ederse, seçimin iptaline karar verebilir.


Peki, madde metninde geçen ‘HÂKİM’ ifadesiyle kastedilen, hukuk mahkemeleri mi yoksa hâkim eşliğinde toplanan seçim kurulları mıdır? Bu konuda madde metninin seçim kuruluna işaret ettiği kanaatindeyiz. Nitekim, daha önce hukuk mahkemeleri önüne getirilen; delegelerin seçim yapılmadan belirlendiği ve listenin yok hükmünde olduğu iddiasına dayalı açılmış olan davada Yargıtay, 21. madde gereği olarak ilçe seçim kurulunun görevli olduğunu belirtmiştir(1). Yargıtay bir başka kararında da, Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesi, kongre yönetmeliği gereği seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile seçim sonuçlarına ilişkin itirazların, tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde yetkili ve görevli ilçe seçim kurullarına yapılabileceğini belirtmiştir(2).


Peki, kongre seçimlerine ilişkin olarak hukuk mahkemeleri de görevli olabilir mi?


Kanunun 121. maddesi, Dernekler Kanunu’nun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların, bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin siyasi partiler hakkında uygulanabileceğini öngörmektedir. Bu atıfa dayanarak, Türk Medeni Kanunu’nun 83. maddesinde yer alan “genel kurul kararlarının iptalinin hukuk mahkemelerinden istenebileceği” hükmünün siyasi partiler açısından da uygulanabileceği ileri sürülse dahi, bu hukuken hatalı olacaktır. Zira 121. madde, açıkça “Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı olmayan hallerde” atfın sonuç doğuracağını belirtmektedir.


Dernek genel kurullarının işleyişi ile Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesinde düzenlenen kongre süreçleri birbirinden farklıdır. Siyasi parti kongrelerindeki seçim faaliyetleri seçim kurulları tarafından takip edilmekte ve aşamaları denetlenmektedir. Ayrıca kanunun emredici hükmü gereği, itirazlar yazılı olarak iki gün içinde ilgili seçim kuruluna yapılmakta ve itirazlar kesin olarak karara bağlanmaktadır. Bu hüküm ile çelişkili olacak şekilde TMK 83. maddesi uyarınca yargılama yapılması hatalı olacaktır.


Fakat bu noktada bir kanun boşluğu olduğu ve 21. maddenin sadece seçimin usulüne ilişkin düzenlemelerde bulunduğu, seçimin usulü dışında kalan mutlak butlan ve yokluk iddialarının hak düşürücü süreye tabi olmadan hukuk mahkemelerince incelenebileceği ileri sürülebilir mi ?


21. Maddenin, hâkime sadece şekli işlemler yönünden değil tüm kanuna aykırılıklar yönünden inceleme yetkisi verdiği kanaatindeyiz. Zira madde metninde "Hâkim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde..." ibaresi yer almaktadır. Burada hâkime, tüm kanuna aykırılıkları inceleme yetkisi verildiği görülmektedir.


Hâkim ile kastedilenin seçim kurulu olmadığı, hukuk mahkemeleri hâkimlerinin görevli olduğu ve yokluk ve mutlak butlan iddialarının hak düşürücü süreye tabi olmadan incelenebileceği görüşü kabul görecekse dahi, gündemdeki vakıanın basına yansıyan yönleri itibarıyla; yokluk yahut mutlak butlan halinin var olmadığı kanaatindeyiz. Delegelerin menfaat karşılığında oylarının elde edildiği iddiası kesin hükümsüzlük kararı için yeterli değildir. Zira delegelerin iradesi sandığa yansımış ve bunun önüne geçilmemiştir. Delegenin hangi saik ile oy kullandığı mahkemelerce tespit edilemez niteliktedir. Ayrıca seçim sonuçlarına etkili olup olmadığı da kesin olarak tespit olunamayacaktır.


Yasa koyucunun, demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerin işleyişini sekteye uğratmamak adına işlerin ivedilikle yürütülmesini arzu ettiği; aynı düşünceyle, dernek genel kurulundan farklı olarak sürecin sıkı bir denetime tabi tutulmasını istediği açıktır. Yasa koyucunun emredici hükümlerle ortaya koyduğu bu iradeyi hiçe sayarak dernek genel kurullarına ilişkin hükümleri uygulamak, kanunun amacını ortadan kaldıracaktır. Hukuk mahkemelerinin bu hususları göz önünde tutmadan vereceği kararların hatalı olacağı kanaatindeyiz.


(1)Yargıtay 4. HD., E. 2011/3770 K. 2012/6323 T. 12.04.2012

(2)Yargıtay 4. HD., E. 2021/778 K. 2022/9798 T. 30.6.2022




 
 
 

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
bottom of page